We kindly inform you that, as long as the subject affiliation of our 300.000+ articles is in progress, you might get unsufficient or no results on your third level or second level search. In this case, please broaden your search criteria.
The proportional eight spike compass, invented by Fabrizio Mordente (1532–1608), is an instrument that much interested Giordano Bruno (1548–1600). It could measure the infinitesimal fractions of the angular degrees and calculate the proportions between lines, geometric shapes and solids, working on the proportionality and commensurability of angles and segments. This new precision in calculations confirmed Bruno’s thesis of the existence of the physical minimum as opposed to the Aristotelian thesis of the infinite divisibility. So far scholarship has mainly tackled the philosophical and historiographical aspects of this issue; we on the other hand will investigate the mathematical and geometric implications of Bruno’s claim.
More...
Geliştirme teknolojileri çağımızda sürekli olarak yenilenerek ortaya çıkmaktadır. Geniş anlamda geliştirme, insanın yaratıcı ve üretken eylemleri, biyo-mekanik bir kol taktırmaktan otomatik sistemlere kadar geliştiren her şeyi ifade edebilir. Dar anlamda, gelişmiş teknolojilerin yardımıyla bireysel özelliklerin ve yeteneklerin geliştirilmesi anlamına gelmektedir. Ayrıca, teknolojik geliştirmeyi nasıl anlarsak anlayalim, dikkate alınması gereken yeni “ethos” ve geliştirme teknolojilerinin ürettiği etki (affect) türleridir; posthümanizm insani ve hümanizmin insan merkeziyetçiliği sorgulayan, farklı disiplinlerden etkilenmiş ve teknolojiyle de yakından ilgilenen yeni bir vizyon geliştirmiştir. Son yılların geliştirme teknolojilerini ve bunların etkilerini anlamak için hem bu vizyonu, daha önemlisi bu vizyounun felsefi dayanaklarını araştırmak gerekmektedir. Bunu anlamak için de sorunun köküne gitmeli, insan ilişkilerinin mikro ve makro düzeylerinde çalışan güç yapılarını ve biçimlerini Geştalt (Gestalt) ve teknolojinin bu ilişkilerde nasıl yürüdüğünü incelemeliyiz. Bu yazıda bu araştırmayı yapabilmek için öncelikle Friedrich Nietzsche’nin güç üzerine geliştirdiği fikirlerini inceleyeceğim. Sonra, Martin Heidegger’in teknoloji eleştirisini kısaca özetleyip, Michél Foucault’nun Nietzsche/Heidegger ekseninde dönen kurum eleştirisi bağlamında ortaya koyduğu biyo-güç tezlerine değineceğim. Yazımın en son kısmında da çağımızın bazı geliştirme teknolojileri uygulamalarına geliştirdiğim felsefi çerçeveyi kullanarak tartışacağım.
More...
Bu makalede, sibernetik aşkın özgün bir biçimi olan insan-makine ilişkileri ve etkileşimleri sosyolojik açıdan ele alınarak, posthümanizm perspektifinden hem insan bedeninin cinsellik amaçlı sunulan makinelere adaptasyonuna hem de makinelerin insan bedenine adaptasyonuna odaklanılmaktadır. İlk olarak, transhüman (insanüstü) ve posthüman (insan sonrası) kavramları arasındaki fark vurgulandıktan sonra, aşk bebekleri, seks robotları ve makineler gibi teknolojik araçlar ile aktarılan ve icra edilen bir aşk pratiği olarak teledildonik makineler analiz edilmiştir. Bu bağlamda ortaya çıkan sorular, söz konusu adaptasyonda insan ve makine arasında simbiyotik bir ilişki olup olmadığı ve insan sonrası sibernetik aşktan ne zaman söz edilip edilemeyeceği ile ilgilidir.
More...