We kindly inform you that, as long as the subject affiliation of our 300.000+ articles is in progress, you might get unsufficient or no results on your third level or second level search. In this case, please broaden your search criteria.
Diyarbakır Türkiye’nin Güneydoğu Bölgesi’nde yer alan, nüfusunun çoğunluğunun orta ve alt sosyoekonomik düzeyde olduğu büyük bir ilidir. Çevre illerden ve kırsal bölgelerden göç almaktadır. Son 30 yılda terör saldırıları nedeniyle bireylerin travma maruziyetleri yüksektir (Şimşek vd., 2014: 23).
More...
Göç, insanoğlunun dünya üzerindeki serüvenini belirleyen ve şekillendiren başlıca deneyimlerinden biridir. Tarih kitapları savaşlar ve hastalıklarla beraber en çok göçlerden söz eder. Günümüzde de insanoğlu kimi zaman özgürlük, kimi zaman daha iyi bir hayat için, bazen de yalnızca hayatta kalabilmek için göç etmeye devam etmektedir.
More...
Dünyada küreselleşmenin doğrudan ya da dolaylı etkileri, bölgesel çatışmalar, yoksulluk, teknoloji vb. faktörlerden dolayı göç edenlerin sayısı giderek artmakta olup, uluslararası göçmen sayısının 1965’de 75 milyon, günümüzde 214 milyon olduğu tahmin edilmektedir. Göç, çok farklı kültürlerden gelen bireylerin etkileşimi ile ortaya çıkan kültürel uyum sorunlarını getirmekte; dil, din, gelenek, kültür vb. pek çok açıdan birbirinden tümüyle farklı geçmişlere sahip bireyler aynı ortamda yaşamını sürdürmeleri o kadar da kolay olmamaktadır.
More...
Göç; bireysel, grup ve kitlesel olarak nüfusun bir idari sınırdan başka bir idari sınıra olan hareketidir. Göç hareketi sonucu yalnızca fiziksel mekân değil aynı zamanda sosyal yapıda da değişim yaşanmaktadır. Göç olgusu, insanoğlunun tarihi boyunca sürekli olarak yaşanmış doğal afetler, ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel, dini gibi pek çok nedene bağlı olarak gerçekleşmiştir. Göç etme nedenleri zamana ve mekâna göre farklılık göstermekle birlikte, yaşanan göçler hem göç edenler hem de varış ülkedeki sosyo-ekonomik hayat üzerinde önemli etkiler (Doğan ve Karakuyu, 2016: 303) meydana getirmektedir. Uluslararası insan hareketleri ulus ötesi nüfus akımları zaman ve mekanda süreklilik arz etmektedir. Göç sürecinin karmaşık ve çok yönlü bir doğası vardır (Massey vd. 2014:12).
More...
2011 yılında başlayıp hâlen devam etmekte olan Suriye iç savaşının sonucunda; milyonlarca insan, zorunlu göç ile başka ülkelere sığınmakta ve yaşam mücadelesi vermektedir. Zorunlu göçler içerisinde yer alan ve acı boyutları barındıran sığınmacı göçleri; biyolojik, ekonomik, sosyo-kültürel, siyasal ve psikolojik açıdan birçok sonuçları da beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla “sığınmacılar”, dikkatle incelenmesi gereken en önemli göçmen gruplarından biridir. Sığınmacıların, karşılaştığı sosyokültürel, sağlık ve ekonomik sorunlarının dışında göç sürecinin getirmiş olduğu ruhsal problemleri de ortaya çıkarmaktadır.
More...
Tarih boyunca insanlar çeşitli nedenlerden dolayı sürekli göç etme eğilimindedir. Ülkeler ve insanlar bu göçten olumlu ya da olumsuz bir şekilde etkilenmektedir. İnsanların göç etmelerindeki temel neden onların daha rahat ve daha huzurlu bir yaşam sürmek istemeleridir. Ancak her zaman beklenen bu refah seviyesi gerçekleşmemektedir. İnsanlar bazen kendi istekleriyle bazen de zorunlu olarak göç etmek durumunda kalmışlardır. Bu duruma neden olan etmenler ise doğal, ekonomik, sosyal, dini ve siyasidir. Göçler bir kişi, bir grup ya da kitlesel olarak gerçekleşebilmektedir. Literatürde göçler; yerine, oluşumlarına ve niteliklerine göre farklı türlerde ifade edilmektedir. En basit anlamda göçler iç göç ve dış göç olmak üzere iki farklı türde ele alınmaktadır. Ancak bunların dışında zorunlu göç, gönüllü göç, uluslararası göç, kitlesel göç gibi farklı türleri de mevcuttur.
More...
Bu çalışmanın konusu mevsimlik tarım işçisi kadınların göç ve çalışma deneyimleridir. Söz konusu kesim, Niğde iline ağırlıklı olarak Türkiye’nin Güneydoğu illerinden gelen kadınlar örneği üzerinden analiz edilmektedir. Çalışma üç yönlü bir amaca sahiptir: (1) göçün gerekçeleri ve göç sürecini açığa çıkarmak, (2) göçmen kadınların hane içi ve üretim alanında gerçekleşen emek sürecinin ikili doğasını ortaya koymak ve (3) göçmenlik sürecinde sosyal hayatın yeniden üretiminde hâkim olan mekanizmaları belirlemek. Çalışma Niğde ilinin Ovacık ve Konaklı kasabalarının kırsal alanlarında yürütülen derinlemesine mülakatlara dayanmaktadır. Mülakatlar 2014 yılının yaz ve bahar aylarında işçilerin geçici olarak barındığı çadırlarda, onların yaşam alanlarında yürütülmüştür. Bu makalenin ilk kısmında kadınları göçe iten gerekçeler ve göç sürecinin örgütlenmesi konuları üzerinde durulacaktır. İkinci olarak, kadınların işçileşme süreci ele alınacaktır. Son olarak ise, süreç boyunca kurulan sosyal ilişkiler incelenecektir. Araştırmanın sonuçları öncelikle kadınların işçileşmesinde temel etmenin maddi gerekçeler olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak sürecin çarpıcı yönü işçileşmenin on yaşına dek inen çocuk yaştaki işçileri de kapsamasıdır. Öte yandan emek sürecinin örgütlenmesi ve sosyal ilişkilerin kurulmasında paternal otoritenin üç yönlü baskısı açığa çıkmaktadır. Bunların ilki göç sürecini örgütleyen aracılar ya da çavuşlardır. İkinci olarak geleneksel aile içi ilişkileri emek sürecine taşıyan erkekler ve son olarak kimi örneklerde görüldüğü üzere bu sürece hane içinde nezaret eden kaynanalardır.
More...
Bu çalışma tarım alanindaki üretim sürecinin geçici bileşenleri olan emek ve sermaye arasindaki ilişkinin nasıl kurulduğunu anlamayı amaçlamaktadır. Bu ilişkinin varsayıldığı gibi özgür emeğe ve rekabete dayalı rasyonel bir formda kurulmamışlığı, bu çalışmanın gerekliliğini açıkbir şekilde ortaya koymaktadır. Kırsal alandaki üretim biçimleri üzerinde yoğunlaşıldığında iki temel üretim biçimi üzerine odaklanılır: Kendisi için üretim ve piyasa için üretim yapan köylülük. Sahip olunan toprak, özellikle bizim çalışma alanımızdaki geçici tarım işçi-köylü hanelerini doyurmaktan ve köylünün yeniden üretimini organize edebilmekten çok uzaktır. Köylünün toprağa yatırımı, sadece niteliksel bir dönüşüm doğrumayan hane içi emek miktarına bağlı bulunmaktadır.
More...
Maliye politikası, hükümetlerin belirli makro ekonomik hedeflere ulaşmak için topladığı gelirler ve yaptığı harcamalara ilişkin aldığı kararlarla bütçesinde meydana getirdiği değişimlerin milli gelir, işsizlik ve enflasyon gibi makro büyüklükler üzerinde etkileri ile ortaya çıkmaktadır. Temelde makro bir politika olan maliye politikası kullandığı mali araçlarla (vergiler ve kamu harcamaları) bireylerin yaşam alanlarını belirlemelerinde de rol oynayabilecektir. Bu bağlamda, Tiebout (1956) çalışmasında yerel yönetimler tarafından uygulanan vergileme ve kamu harcaması politikalarının iç göçte etkili olabileceğini (belirlediği varsayımlar altında) ortaya koyan hipotezini literatüre kazandırmıştır. Çalışmada öncelikle maliye politikası, amaçları ve kullandığı politika araçları çerçevesinde açıklanacak daha sonra Tiebout hipotezi hakkında bilgi verilecektir. Son bölümde, Tiebout hipotezi ile maliye politikası arasındaki etkileşimi ortaya koyan çalışmalara yer verilecektir.
More...
İkinci Dünya Savaşı sonrasında yeniden yapılanma sürecine giren Hollanda’da oluşan işgücü açığı, 1960’lı yıllardan itibaren Türkiye ve Fas gibi İslami kültürel coğrafyadaki ülkelerden getirilen düşük ücretli misafir işçiler (gastarbeiter) aracılığıyla kapatılmaya çalışıldı. Hollanda, söz konusu savaş sonrasında oluşan iş gücü açığını, bir taşla iki kuş vurma ilkesiyle, hem çok ucuz, hem de “geçici” (ya da “misafir”) işçi alımıyla kapatmak istedi. Sonuçta, ticari zihniyet, her zaman, yatırımı düşük, kârı ise en üst düzeyde tutmayı arzular (Güleç, 2015: 95).
More...
BMMYK kayıtlı verilerine göre 2011 yılı bahar aylarından bu yana yaklaşık 4.7 milyon Suriyeli ülkesini terk ederek komşu ülkelere sığınmak mecburiyetinde bırakılmıştır. Bunlardan yaklaşık 2.6 milyonunun Türkiye’ye geldiği resmi kaynaklarca ifade edilse de kayıtlı olmayanlarla birlikte bu rakamların çok daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununda geçici korumayı “ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak Türkiye sınırlarına gelen veya sınırları geçen yabancılara sağlanabilecek koruma” (mad. 91) olarak tanımlamış ve ülkesinde barındırdığı Suriyeliler için geçici koruma statüsünü sağlamıştır.
More...
Bu çalışma, kimlik olgusunun süregelen bir süreç olduğundan hareketle, Türkiye’de öğrenci olarak bulunan Uygur gençlerin, kendileri hakkındaki kimlik algılarına odaklanmaktadır. Kimliksel oluşum, geçmişin mirası olarak tanımlanmakla birlikte, sürekli kurgusal olarak yeniden inşa edilen bir süreç özelliği gösterir. Dolayısıyla kimlik kavramlaştırmasının en önemli temeli bireyin kendisini yeniden tanımlamasıdır (Turner 2012:331).
More...
Göç ve toplumsal değişim arasındaki ilişkide toplumsal hareket bağlamında göçü bir insan hakkı olarak değerlendiren Stephen Castles, göçü toplumsal sorunların kaynağı olarak değerlendirmenin yanlışlığına vurgu yapar. Castles göçün her koşulda kötü bir şey olarak varsayılmasının bir norm haline geldiğini iddia eder. Buna karşılık aslında göçün sosyal bir ilişki olduğunu kabullenmemiz gerektiğini öne sürer. Ona göre eğer ortada bir sorun varsa bile bu sorunun kaynağı eşitsizliklerdir. Dünyadaki eşitsizliklerin azalmasıyla göçü zorunlu kılan koşullar da azalacaktır (Castles, 2010, s. 1568). Castles’e göre sorunun kaynağı insan hakları ve eşitlik temelli kavrayışın terkedilmiş olmasıdır. Bunun yanında göçe dair sorun algısını yaygınlaştıranın ise akademi içi ve akademi dışı bilgi birikimini kuran çalışmalar olduğunu öne sürer ve bu çalışmaların oluşum süreçlerine katkı sağlayan koşulları belirginleştirerek algının nasıl kurulduğunun soykütüğünü ayrıntılı şekilde analiz eder. İlk olarak bu analize göre sosyal bilimlerde disiplinlerarasılığın yok olması bütünlüklü bir göç analizini mümkün olmaktan çıkarmıştır. İkinci olarak göç çalışmaları gün geçtikçe spesifik örnekler üzerinden şekillenmeye başlamıştır. Üçüncüsü devletle yapılan işbirlikleri neticesinde göç çalışmaları devletlerin istediği yöne evrilen çalışmalar haline gelmiştir. Dördüncü olarak çalışmalarda göç ile ortaya çıkan çoğulcu ve dayanışmacı ağlara yapılan vurgular azalmıştır. Beşincisi sosyal teori üzerine kurulan çalışmaların sayısı azalmıştır. Son olarak ise ekonomi temelli göç açıklamaları sayısal bir ağırlık kazanmıştır ve çeşitliliğin diğer konularla ilişkisi ikincil ve dışsal hale getirilmiştir. Castles bunlara karşılık eğer göç çalışmalarının normatif bir hedefi olacaksa bu çalışmaların göçün azaltılması için değil, insanların nasıl bir arada, insan haklarına saygılı ve eşit yaşayabileceklerinin araştırılması için yapılması gerektiğini vurgular (Castles, 2010, s. 1569-1574).
More...
Hz. Muhammed’in Medine’ye hicretten sonra orada kurduğu İslam devleti Dört halife döneminden sonra Emeviler hanedanının idaresine geçmişti. Emevilere karşı başlayan hoşnutsuzluğu yönetme başarısını gösteren Hz. Muhammed’in amcası Abbas’ın soyundan gelenler iktidarı devraldılar. Emevi iktidarına karşı olan ancak farklı beklentilere sahip çok sayıda hizbi aynı hedefe odaklamak Abbasileri bekleyen en önemli görevdi. Bu yüzden de es-Seffah’tan sonra gelen ikinci Abbasi Halifesi Ebû Cafer el-Mansûr’u bekleyen en önemli görev kendi amaçları için harekete katılan farklı çıkar gruplarının uzlaştırılmasıydı. İlk Abbasi halifelerinin kendilerini bütün gruplar nezdinde meşrulaştırmak için seçtikleri yol, imparatorluk ideolojisini İran unsurlarının kaygılarını giderecek şekilde genişletmekti. Bu yüzden bir yandan Sünni ve Şiî Müslüman kitleyi hoşnut etmek için Hz. Muhammed’in soyundan olduklarını ifade ederken öte yandan Babillilerden Sasanilere kadar Irak ve İran’daki eski imparatorlukların varisleri olduklarını ilan ettiler. Böylelikle Sasani kültürünü Abbasi potasına katabildiler. Bu politikanın mimarı da el-Mansûr’du (Gutas, 2015: 38-39). Söz konusu politikanın en iyi yansımalarından biri de yeni başkentin kurulmasıdır. Bağdat’ın yerinin seçiminden dairevi planına, hatta buraya yerleştirilen gruplara kadar yeni devletin kurucu ideolojisinin etkileri gözlenebilmektedir. Merkezinde halifenin Sarayı ile devlet dairelerinin bulunduğu dairevi planda devletin bütün gruplara eşit mesafede olduğunu göstermeyi amaçlamıştır. Mansûr, şehrin inşası için de ülkenin dört bir yanından meslek ve sanat erbabının getirilmesini sağlamıştı. Sayılarının yüz bini bulduğu rivayet edilen bu meslek ve sanat erbabı arasında Haccac b. Ertat ve Ebu Hanife Numan b. Sabit de bulunmaktaydı (Taberi, IV: 459; Bağdadi, I: 66-67; Hamevi, I: 458). Bu yüz bin işçinin önemli kısmının inşaattan sonra Bağdat’ta kalmayı seçtiği düşünüldüğünde, Abbasi başkentinin ülkenin dört bir yanından göç alarak kurulduğu anlaşılır.
More...
Cam, keşfinden günümüze kadar, farklı şekillerde ve değişik amaçlarla insan hayatında varlık göstermiştir. Arkeolojik veriler, camın M.Ö. III. binin sonlarına doğru, Mezopotamya’da, boncuklarda, fayanslarda, seramik gibi nesnelerde kullanılmış olan sır üretimi sonucunda keşfedildiğini ortaya koymaktadır (Mehlman, 1982, s.30). Camın üretimi ile ilgili formüllerin ilk yazılı kaynakları arasında, M.Ö. II. ve I. bine ait Mezopotamya’da bulunmuş olan çivi yazılı tabletler yer almaktadır. Oppenheim’in tabletler üzerine yapmış olduğu araştırmalara göre Sümerce “anzah”, Akadca “anzahhu” kelimeleri ve Mısır’da da “ehlipakku” ve “mekku” kelimeleri “cam” anlamına gelmektedir (Oppenheim, 1970, ss.2-104; Oppenheim, 1973).
More...
This study is an assessment of research data that was the subject of a survey on the regional level. The empirical part of the work was carried out in the context of the AASKUA research project schedule. Bearing in mind the descriptive nature of the study, a suitable method of research was, despite its limitations, a structured questionnaire. The questionnaire and subsequent data collection ran from November 2017 to January 2018 under the guidance of researchers from the Institute of Political Sciences, Faculty of Arts at the University of Prešov (Slovakia) in cooperation with Uzhhorod National University in Ukraine.
More...
The complex socio-political relationship between Mexico and the United States has created for years the constant migration of Mexicans looking for the “American dream”. The present study initially started as an exploration of the lives of university students who were studying a BA in English language teaching (TESOL) and were trying to adapt to the Mexican educational system after living in the United States for many years. The theme of identity construction was at the core of the study, however, as more was revealed from their stories, other issues emerged from the data, such as ethnic identity, their experiences as transnationals, moving back and forth between Mexico and the United States, and how these experiences encouraged them to pursue a career in English language teaching. The data used for this chapter is part of a larger study of return migration and their incorporation into the Mexican educational system at the university level. This research seeks to explore the process of identity construction of students of a BA in TESOL in central Mexico who have had part of their schooling in the United States and have returned to Mexico. In order to do this, it is important to know more about the transnational experience of these students, how they interpret their past and current experiences and how they construct their future professional identity. Concepts such as transnationalism, return migration and ethnic identity will be defined. Then, the methodology that guided this study will be presented, followed by the discussion of results. Finally, conclusions will be provided, as well as comments and implications of this research.
More...
According to data from 2015 Intercensal Survey, carried out by the Mexican National Institute of Statistics and Geography (INEGI), the total number of people born abroad in Mexico is slightly more than 1 million. The most important contingent of foreigners in Mexico is of American origin, which according to INEGI totals 740,000 people. Of the total number of Americans, those between 15 and 29 years old total 154,400, and represent 21% of the total number of Americans. To put this figure into perspective, it is enough to say that Guatemalans with a population of 42,800 in 2015 was the second largest contingent of foreigners in Mexico. This indicates that young Americans represent almost four times the total number of Guatemalans in the country.
More...
The aim of this qualitative study is to present the academic and migratory experiences of four transnational high school students in the state of Guanajuato, Mexico and to align such findings with a view of transnationalism that takes into consideration deterritorialized knowledge acquired through migratory experiences. From these experiences, all transnationals acquire – to different degrees – transnational funds of knowledge and a different type of imagination which allows them to envision themselves as members of other communities. To understand the transnational experience, one must consider research into the phenomenon and into the biographies of such students as seen in the discussion of the data.
More...
The group of Polish immigrants in Spain is relatively small – around 52.000 Polish people are living in Spain, including about 9.000 children and adolescents (INE, 2018). According to The Centre for the Development of Polish Education Abroad (2019) there are 24 Polish Saturday schools, where Polish children learn the language and study Polish culture during their school-free time. Polish masses are provided by some churches, as well as there are Polish associations (e.g., Ambar, Aguila Blanca or Krakus) that make up the visibility of attempts to maintain their own culture by this minority group. These actions constitute a part of an effort to acculturate in Spain by Polish migrants. The aim of this paper is to identify and describe what kind of behaviours and experiences of Polish migrants may be interpreted as a part of their specific perceptions and preferences of acculturation. Furthermore, it is interesting how, within families of migrants, do the perceptions and preferences of acculturation of parents and children interact with each other in different life areas (peripheral and central)?
More...
