Author(s): Recep Önal / Language(s): Turkish
Publication Year: 0
Küreselleşen dünyanın adeta küçük bir köy haline gelmesi çeşitli din, mezhep, inanç, kültür ve medeniyetlerin bir araya gelmesine, sosyal hayatta bir arada yaşamasına ve bu doğrultuda çeşitli boyutlarda birbirleriyle karşılıklı etkileşimine neden olmuştur. Diğer taraftan son yüzyıllarda iletişim ve ulaşım imkânlarının artması ile ülkeler arasındaki geçişler kolaylaşmış ve göçler çoğalmıştır. Tüm bu gelişmelere paralel olarak farklı din, inanç, ideoloji ve kültür mensupları, sınır ve bariyerleri aşarak bir arada yaşamak zorunda kalmışlardır. Bu nedenle içinde yaşadığımız 21. yüzyıl, farklı din, inanç, ideoloji ve kültürlerin birlikte bir arada, iç içe yaşadığı, karşılıklı etkileşimlerin kaçınılmaz olduğu, bu anlamda insanlık tarihinin en renkli, en yoğun ve en karmaşık dönemlerinden birini oluşturmuştur. Aynı zamanda bu yüzyıl Doğu’dan Batı’ya bir diğer ifadeyle İslam dünyasından çeşitli Batı ülkelerine siyasî, sosyal, kültürel, eğitim, ekonomik ve dinî sebeplerle işçi, iltica ve mülteci statüsü altında yoğun dış göçlerin yaşandığı geçişken bir dönem olmuştur. Türkiye’den Batı’ya olan ilk göç hareketi ise 1950’lerin sonlarından itibaren işçi statüsüyle Almanya’ya gerçekleşmiştir (Pew Araştırma Merkezi, 2009).Daha sonra bunu Hollanda, Fransa, Avusturya, Belçika, İngiltere, İsviçre, Danimarka ve İsveç gibi diğer Avrupa ülkeleri takip etmiştir. Bu göçlerin son ayağını ise İskandinavya ülkesi olarak bilinen Norveç oluşturmuştur (Manco, 2007).
More...