Edebiyatta Posthümanizm
Posthumanism in Literature
Contributor(s): Sümeyra Buran (Editor)
Subject(s): Philosophy, Language and Literature Studies, Literary Texts, Studies of Literature
Published by: Transnational Press London
Keywords: ebooks; posthumanism series; text books; Turkce kitap serisi; biyopolitika; edebiyat; ekoeleştiri; feminizm; posthuman; posthumanism; posthümanizm; Sümeyra Buran; transhümanizm
Summary/Abstract: Yirmi birinci yüzyıl ile birlikte ivme kazanan NBIC (nanoteknoloji, biyoteknoloji, enformasyon teknolojileri ve bilişim bilim) teknolojileri alışılageldik kavramlar üzerinden yapılan geleneksel insan tanımlarını ve insana yüklediğimiz değerleri değiştirmektedir. İnsanın ve doğanın ‘doğasını’ değiştirmenin eşiğinde olan kök hücre araştırmaları, yeniden üreme biyoteknolojileri, sentetik biyoloji, insan genom ve gen-tasarım teknolojilerinden, klonlama teknolojileri, türler arası organ nakil teknolojileri ve suni hayat ve yapay yaşam ortamlarına kadar birçok biyomedikal, biyoteknolojik ve sibernetik buluş yeni bir dönüm noktasını ya da insanlık tarihinde yeni bir kırılmayı işaret etmektedir. Söz konusu gelişmelere eşlik eden düşünsel değişimler ise insana ve doğaya dair genel geçer ve asla değişmez diye adlandırdığımız temel kategorileri sorgulayarak dönüşümün gerekliliğini vurgulamaktadır. Posthümanizm bu dönüşümlerin bir yansıması olarak, geçmiş, bugün ve gelecek arasındaki bağları irdeler; bu bağlamda da insan, insan-ötesi/ üstü/sonrası/dışı/ alternatif senaryolar üretir/sunar. Bütün bu gelişmeleri ve dönüşümleri ele almayı amaçlayan Posthümanizm Serisi’nin ilk kitabı olan Edebiyatta Posthümanizm, Batı toplumlarını ideolojisini ve zihniyetini yüzyıllardır besleyen insanı evrenin merkezi kabul eden anlayış biçiminin vuku bulduğu insan/doğa, insan/insan-olmayan gibi ikili düşünce sistemini kökten çökerten posthümanizm kuramlar bütününün edebi yazında nasıl kavramsallaştırıldığını sorgulamaktadır. Bu bağlamda, bu kitap Posthümanizm ve Edebiyat ilişkisini derinlemesine inceleyen farklı coğrafyalarda ve farklı dönemlerde yazılmış çeşitli Osmanlı-Türk ve Batı edebiyatlarından örnekleri posthümanist kuramsal yaklaşımlar çerçevesinde analiz ederek insan ötesi yaşam türlerinin edebiyattaki yansımalarını tartışır. Seçilen eserlerde posthümanizmin feminizm, ekoeleştiri, biyopolitika ve transhümanizm gibi kuramlarla birbirlerine katkısı doğrultusunda yakından ilişkisi incelenmektedir.
- E-ISBN-10: 978-1-80135-0
- Print-ISBN-13: 978-1-80135-003-7
- Page Count: 359
- Publication Year: 2020
- Language: Turkish
Edebiyat ve Posthümanizm
Edebiyat ve Posthümanizm
(Literature and Posthumanism)
- Author(s):Sümeyra Buran
- Language:Turkish
- Subject(s):Aesthetics, Social Philosophy, Comparative Study of Literature, Structuralism and Post-Structuralism, Theory of Literature
- Page Range:19-36
- No. of Pages:18
- Keywords:Literature; Literature; Edebiyat; posthumanism; technology; humanity; nature; posthumanism;
- Summary/Abstract:Çevre ve teknolojideki değişimler, insanlık ve doğa tarihini her dönemde etkilemiştir. Günümüzde ise bu değişimler giderek hızlanmakta ve doğa, insan ve teknolojinin farklı seviyelerde iç içe geçtiği bir kırılma dönemi yaşanmaktadır. Teknobilimsel kültürlerin çoğalması, küresel ekonomik zorluklar, çevresel tahribatın ve doğal felaketlerin artması, dijitalleşmenin yayılması, insan ve insan olmayan varlıklar arasındaki geleneksel sınırların teknolojik, biyolojik ve çevresel düzeylerde aşınması ve bulanıklaşması, insanlık ve insanlığın içinde yaşadığı çevre için alternatif fikirler ve düşünceler arayışına yol açmaktadır. Dijital yaşam tarzları, sanal gerçeklik teknolojileri, sanallaşma gibi teknobilimsel, kültürel ve sosyal eksenlerdeki hızlı gelişmeler insanlığın yaşam serüvenini yeniden şekillendirmektedir. Posthümanizm, tam da bu çoklu gelişmeler sonucunda doğan, insanlığın yaşam biçimlerini, çevre ve doğa ile ilişkilerini yeniden düzenlemesi gerektiğini öngören bir paradigma değişikliğidir. Posthümanizm, tüm bu dönüşümlerin bir yansıması olarak geçmiş, bugün ve gelecek arasındaki bağları irdeler; bu bağlamda insan, insandışı, insanötesi ve insanüstü alternatif senaryolara dayanan araştırmalara odaklanır.
- Price: 4.50 €
Posthümanizm, Transhümanizm, Antihümanizm, Metahümanizm ve Yeni Materyalizmler: Farklar ve İlişkiler
Posthümanizm, Transhümanizm, Antihümanizm, Metahümanizm ve Yeni Materyalizmler: Farklar ve İlişkiler
(Posthumanism, Transhumanism, Antihumanism, Metahumanism and New Materialisms: Differences and Relationships)
- Author(s):Francesca Ferrando
- Language:Turkish
- Subject(s):Studies of Literature, Ethics / Practical Philosophy, Aesthetics, Social Philosophy, Contemporary Philosophy
- Page Range:37-48
- No. of Pages:12
- Keywords:Posthumanism; transhumanism; antihumanism; metahumanism; new materialisms;
- Summary/Abstract:Çağdaş akademik tartışmada “posthüman” kavramı, yirminci ve yirmi birinci yüzyılın hem onto-epistemolojik hem de bilimsel ve biyo-teknolojik gelişmelerin akabinde, insan kavramının bütünsel olarak yeniden tanımlanması yönündeki aciliyetin üstesinden gelmek için anahtar bir terim haline gelmiştir. Geliştiği dönem itibariyle bu felsefi görünüm, çeşitli akımlar ve düşünce okullarını içermektedir. “Posthüman” etiketi, bu farklı bakış açılarından birini belirtmek için uzmanlar ve uzman olmayanlar arasında metodolojik ve teorik kafa karışıklığı yaratarak çoğunlukla genel ve geniş kapsamlı bir çağrışım yapmaktadır. “Posthüman” terimi, (felsefi, kültürel ve eleştirel) posthümanizm, transhümanizm (diğer akımlar arasındaki değişkenleriyle ekstropyanizm, liberal ve demokrat transhümanizm), yeni materyalizm (posthüman çerçeve dahilinde özel bir feminist oluşum) ve antihümanizm, postbeşerî bilimler ve metabeşerî bilimlerin heterojen bir görünümünü içeren şemsiye bir terim olmuştur. En çok kafa karıştıran anlam alanları ise posthümanizm ve transhümanizm tarafından paylaşılanlardır. Bu tarz karışıklığın farklı sebepleri vardır. Her iki akım da benzer konulara olan ilgileriyle bilhassa 80’lerin sonu ve 90’ların2 başlarında ortaya çıkmıştır. Her ikisi de sabit olmayan ve değişken ortak insan algısına sahiptir, ancak genel olarak aynı köken ve bakış açısını paylaşmazlar. Buna ek olarak, transhümanist tartışmada, posthümanizm transhümanist bir yol üzerinden yorumlanır, ki bu da genel posthüman anlayışı hususunda daha fazla kafa karışıklığı yaratmaktadır: bazı transhümanistlere göre insanlık, nihayetinde mevcut transhüman çağın ardından beklenen bir durum olarak, posthüman olabilmek için kendini radikal bir şekilde dönüştürebilir. Posthüman üzerine böyle bir görüş, (felsefi, kültürel ve eleştirel) posthümanizmin postantroposantrik ve post-dualistik yaklaşımlarıyla karıştırılmamalıdır. Bu makale, bu iki bağımsız, fakat birbiriyle ilişkili akım arasındaki bazı farklılıkları açığa kavuşturur ve posthümanizmin insan kavramının radikal ontovaroluşsal yeniden önem kazanması hususunda, daha kapsamlı bir yaklaşımı sunabileceğini öne sürer.
- Price: 4.50 €
Octavia Butler’ın Yavru Kuş Romanında Posthüman Vampir-insan Eyleyiciliği
Octavia Butler’ın Yavru Kuş Romanında Posthüman Vampir-insan Eyleyiciliği
(Posthumous in Octavia Butler's Novel The Baby Bird Vampire-human Action)
- Author(s):Pelin Kümbet
- Language:Turkish
- Subject(s):Social Philosophy, Structuralism and Post-Structuralism, Sociology of Culture, American Literature
- Page Range:51-67
- No. of Pages:17
- Keywords:Octavia Butler; fledgling; novel; posthuman; vampire; human; vampire-human;
- Summary/Abstract:Amerikalı bilimkurgu yazarı Octavia Butler’ın Yavru Kuş (Fledgling 2005) romanının ana karakteri olan genetiği değiştirilmiş, siyahi vampir, Shori, insana ait genetik materyalinin ve siyahi bir insan DNA’sının genlerine dahil edilmesinin bir sonucu olarak “normal” insan/i özellikler(i) göstermektedir. Bu bağlamda, posthüman melez (hybrid) ırkın temsilcisi ve İna vampir topluluğunun istisnai bir üyesi olan, ancak aynı zamanda insan/i özelliklere ve insan/i duygularına/duygulara da sahip olan Shori, romanın posthüman bağlamsal çerçevesi içinde, en önemlisi insan ve insan olmayan ikililiği başta olmak üzere sayısız ikiliklerin sınırlarının yıkıldığının somutlaşmış temsilidir. Butler, insan DNA’sı entegre edilmesinin sonucunda posthüman melezliği (hybrid) sayesinde insanla insan olmayan canlıları ayıran eşikte (threshold) yer alan Shori aracılığıyla, insan ve insan olmayan canlılar hakkında uzun süredir devam eden, yerleşmiş fikirleri, ayrımları ve özellikle hümanist ideolojileri yerinden sökmektedir. Shori, bu posthüman müdahale sonucunda güneş ışığına tahammül edebilir, insanlarla ortakyaşam/simbiyotik yaşam oluşturabilir ve diğer akrabalarından daha çevik, daha güçlü ve daha üstün olup daha iyi işlev görebilir hale gelmiştir. Octavia Butler, tüm ustalık ve zekikurmaca yeteneğiyle, bilinen ideolojik ve ötekileştirilmiş vampir olgusunu ve vampir ögelerini eserinde inşa etmekle beraber, aynı zamanda vampirler hakkında bize sunulan alışılagelmiş ve yerleşmiş fikirleri de yapıbozumuna uğratmaktadır. Romanın odağındaki Shori aracılığıyla bu bölüm, özellikle insan ve insan olmayan arasındaki yerleşmiş çizgilerle belirlenmiş sınırları bulanıklaştırarak, ırk, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, cinsellik ve öznellikle ilgili özcü kavramları sorgulamaktadır ve insanı insan yapan şey nedir sorusunu sormaktadır. Butler’ın birbirine bağımlı ve sürekli olarak birbirleriyle “içtenetkimede bulunan” (intra-action) vampir ve insan ortakyaşarlar/simbiyontlar (symbionts) yaratması, maddesel insan bedenlerinin bir fildişi kule içinde izole edilmemiş ancak birbirleriyle ve çevreleriyle posthüman dolaşıklık (posthuman entanglement)içerisinde bir ilişki ağına girmiş olduğunu anlamamız için bir çerçeve oluşturur. Karen Barad ve Stacy Alaimo’nun posthüman kuramlarına dayanan bu çalışma, insan bedenselliğinin, içtenetkimeli (intra-active) akış yoluyla geri kalan insan olmayan dünyayla nasıl eşzamanlı olarak birlikte hareket ettiğini incelemektedir.
- Price: 4.50 €
Pat Cadigan Öykülerinde İnsansonrası Beden ve Hafıza
Pat Cadigan Öykülerinde İnsansonrası Beden ve Hafıza
(Body and Memory in the Pat Cadigan Stories)
- Author(s):Murat Göç-Bilgin
- Language:Turkish
- Subject(s):Gender Studies, American Literature
- Page Range:69-85
- No. of Pages:17
- Keywords:Body and memory; Pat Cadigan; stories; gender;
- Summary/Abstract:Diane Arbus’un sirkte çalışan insanları fotoğrafladığı belgesel fotoğraf dizisi birçok açıdan ilginçtir. Kılıç yutan kadınlar, çok şişman ya da çok zayıf kadınlar, her tarafı dövme kaplı erkekler, cüceler, balerinler, palyaçolar ve hayvan bakıcıları; garip insanlar, sınırda yaşayan ucubeler, normalliği, alışageldik toplumsal cinsiyet temsillerini ve bedenin sınırlarını zorlayan kaçkınlar. Tüm bu sıra dışı karakterler Hélène Cixous’nun kahkaha atan Medusa’sı gibi ciddiyetle poz veriyor fotoğraflarda: “[G]österinin bir parçası olan tekinsiz bir yabancıya, hastalıklı ya da ölü bir figüre dönüşmüş,kendilerinden alınmış olan bedenlerine dönmeye” (Cixous 880) çabalayan huzursuz ruhlar, kendi hikâyelerini yazmaya, kendi hikâyelerini kendi bedenleri ile yazmaya, bedenlerini başkalarına duyurmaya çalışıyorlar.
- Price: 4.50 €
H.P. Lovecraft’ın “Dunwich Dehşeti” Adlı Öyküsünde Posthümanist Ögeler
H.P. Lovecraft’ın “Dunwich Dehşeti” Adlı Öyküsünde
Posthümanist Ögeler
(H.P. In Lovecraft's Story " The Horror of Dunwich”
Posthumanist Elements)
- Author(s):F. Gül Koçsoy
- Language:Turkish
- Subject(s):Philosophy, Social Sciences, Language and Literature Studies, Literary Texts, Psychology, Essay|Book Review |Scientific Life, General Reference Works, Library and Information Science, Sociology
- Page Range:87-104
- No. of Pages:18
- Keywords:H.P. In Lovecraft's Story; The Horror of Dunwich; posthumanist; elements; posthümanist düşünce
- Summary/Abstract:İnsanı, diğer varlıkların üzerinde istisnai bir özne olarak gören Hümanist bakışa tepki olarak doğan posthümanist düşünce, insanın varoluşsal kimliğini sorgular. Edebiyat, sosyoloji, felsefe, siyaset bilimi ve medya çalışmaları gibi birçok disiplinle ilintili olan Posthümanizm, insana dair yeni bir anlayış getirir: insan artık Hümanizm’in parolası olan ‘bütün şeylerin ölçüsü’1 ve efendisi değil, evrenin sıradan ve mütevazı bir üyesidir. Hümanizmanın sorgulanması Friedrich Nietzsche ve Max Stirner gibi felsefecilerle 19. yüzyıla kadar götürülebilir; ancak toplumsal karşılığını bulması, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra özellikle de altmışlı yıllarda, feminizm ve ırkçılık karşıtlığı gibi hareketlerle birlikte postmodernitenin kendini göstermesiyle gerçekleşir. “Bu hareketler Batı demokrasisi, liberal bireycilik ve herkes için sağlandığı iddia edilen özgürlüğe dayalı Soğuk Savaş belagatinin yavanlığına meydan okumuştu” (Braidotti 27). Bunundevamında seksenli yıllardan itibaren ortaya çıkan Hümanizma karşıtı fikirler bileşkesi olan Posthümanizm, insanların Rönesans’tan beri etik anlayışların tek yapıcısı, temsilcisi ve uygulayıcısı olduğu kavramına karşı çıkar. “Aslında Posthümanistler, teknoloji yönelimli geleceğimizde dünyayı ahlaki bir hiyerarşi olarak anlamanın ve insanı da bunun tepesine yerleştirmenin artık bir anlamı olmadığını iddia ederler” (ethics).
- Price: 4.50 €
Çürüyen Dünya, Eriyen Bedenler: Phillip K. Dick’in Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? ve Walter M. Miller’ın Leibowitz için bir İlahi’sinde Toksik Manzaralar
Çürüyen Dünya, Eriyen Bedenler: Phillip K. Dick’in Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? ve Walter M. Miller’ın Leibowitz için bir İlahi’sinde Toksik Manzaralar
(Decaying World, Melting Bodies: Phillip K. Dick's are androids Electric Sheep dreams? and Walter M. Miller's Toxic landscapes in a hymn for Leibowitz)
- Author(s):Züleyha Çetiner-Öktem
- Language:Turkish
- Subject(s):Theory of Literature, American Literature
- Page Range:105-124
- No. of Pages:20
- Keywords:Decaying world; melting bodies; Philip K. Dick; Androids; Walter M. Miller; Leibowitz; toxic landscapes; anthropocentric;
- Summary/Abstract:Günümüzde özellikle insan-merkezci bir yaklaşımın yetersiz (ve yanıltıcı) olması, teknolojiyle giderek bütünleşen, değişen, dönüşen bedenlerimizin oluşması ve bir parçası olduğumuz çevreyi değiştirdiğimiz gibi bu çevre tarafından da değiştirilmemiz beraberinde farklı bir bakış açısının da gereksinimini doğurmuştur. İçerisinde bulunduğumuz “posthüman dönüm noktası” (the posthuman turn) diye tanımlanan bu dönemde insan olmanın ne demek olduğunu anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyoruz. Posthümanizm insanın ayrıcalıklı bir varlık olmadığını, daha ziyade canlı ve cansız, insan ve insan olmayan, tüm varlıklarla birlikte aynı yatay düzlemde değerlendirilmesi gerektiğini vurgular. Ian Bogost’un da altını çizdiği gibi “Biz insanlar öğeleriz, ama felsefi ilginin tek öğeleri değiliz. OOO1 hiçbir şeyin özel bir statüsünün olmadığını herşeyin eşit varolduğunu öne sürer”2(6). Bu eşit statüdeki varlıkların aralarındaki ilişkilere bakıldığında ise müşterek “içten-etkileşim” (intra-active) oldukları gözlemlenmektedir. Karşılıklı etkileşim (interaction) yerine “içten-etkileşim” olmak Karen Barad’a göre müşterek dolanmışlığı ifade eder, zira “münferit öğeler ayrık değildir” (33). Bu bağlamda doğa ve kültürü ele aldığımızda insan ne salt doğaya ne de salt kültüre ait bir varlıktır: her ikisi de ayrıştırılamaz bir biçimde dolanmışlığı ifade eder. Bu noktada dikotomi (ikili karşıtlık) söyleminin işlevsizliğinden, yetersizliği sebebiyle doğa ve kültürü daha bütüncül değerlendirebileceğimiz terminolojiyi yine posthümanizmin çatısı altında bulabiliriz. Bruno Latour’un 1991’de yazdığı ve 1993’te İngilizceye çevrilen kitabında tireyle ayrılan “doğa-kültürler” (104) (“natures-cultures”) terimi yerine yaklaşık on yıl sonra Donna Haraway’in 2003 yılında yayımlanan Yoldaş Türler Manifestosu’nda “doğakültürler” (1) olarak birleştirilen teriminden yola çıkmak daha yerinde olacaktır. Doğakültürler kavramıyla doğal ve kültürel, bedensel ve zihinsel, maddesel ve anlamsal, vs. olan öğelerin dolaşıklığını anlamlandırabilmemiz için gereklidir. Levi R.Bryant’ın sözleriyle “insanlar artık varlığın hükümdarları değil, varlıklar arasında [vurgu orijinalinde], varlıklarla dolanmış [vurgu orijinalinde] ve başka varlıkların içine dâhil [vurgu orijinalinde] olmuşlardır” (40). Bu bağlamda posthüman varlık üst-organizmanın veya ekosistemin, bir öğesi olmakla kalmayıp, beslediği ve beslendiği diğer öğelerle de dolaşık ağsal ilişkiler içerisindedir. Bununla birlikte, insanlar, Timothy Morton’ın değişiyle, “gezegensel ölçekte jeofiziksel etkiye sahip [vurgu orijinalinde] bir varlığın parçasıdır şimdi” (9). İnsanın insan olmayan öğelerle bir asamblaj (assemblage) parçası olarak hareket etmesi, tüm dünyayı kapsayacak ve etkileyecek bir etki yaratmış, hatta dünyanın felakete sürüklenmesine neden olmuştur (Morton 20). Bu makale, bu noktalardan hareketle kıyamet sonrası bilim kurgu metinlerinde nükleer serpintinin sonucu olarak meydana gelen toksik manzaraları yukarıda değinilen posthümanizm(ler) açısından incelemeyi amaçlamaktadır. Ele alınacak metinlerden ilki Phillip K. Dick’in Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? (Do Androids Dream of Electric Sheep?1968); ikincisi ise Walter M. Miller’ın Leibowitz için bir İlahi’sidir (A Canticle for Leibowitz 1959). Her iki romanda da gerçekleşen nükleer felaketin nedenleri insanlar tarafından unutulmuş olmasına rağmen serpintinin izleri baki kalmıştır. Toksisite toprağa, suya, havaya yayıldığı gibi organik bedenlere de sirayet etmiş, bedenlerin bozumuna sebep olmuştur. İnsan ve insan olmayan öğelerin radyasyondan etkilenmesi ve çevrelerin toksikliği, zihinle bedenin erimesine, dünyanın çürümesine, erozyonuna uğramasına ve dönüşmesine neden olması bakımından özellikle ekolojik posthümanizm açısından da incelenmeye elverişlidir.
- Price: 4.50 €
Angela Carter’ın Spekülatif Romanlarında Hümanizm Eleştirisi ve Posthümanist Belirsizlik
Angela Carter’ın Spekülatif Romanlarında Hümanizm Eleştirisi ve Posthümanist Belirsizlik
(Humanism In Angela Carter's Speculative Novels Criticism and Posthumanist Ambiguity)
- Author(s):Barış Ağir
- Language:Turkish
- Subject(s):Philosophy, Social Sciences, Language and Literature Studies, Literary Texts, Psychology, Essay|Book Review |Scientific Life, General Reference Works, Library and Information Science, Sociology
- Page Range:127-144
- No. of Pages:18
- Keywords:Humanism; Angela Carter; speculative novels; criticism; posthumanist; ambiguity; roman; hümanizm; posthümanist belirsizlik
- Summary/Abstract:Rönesans ve sonrasında Batı düşüncesinde etkin bir felsefi söylem olarak kendine yer edinen Hümanizm, Orta Çağ Hristiyanlığının “Tanrı merkezli bir varlık ve toplum tasavvuru” (Evkuran 39) olan teosentrik dünya görüşünün reddedildiği ve odağını Tanrı’dan insana kaydıran “homosentrik paradigmayı”1(Best ve Keller 180) ifade etmektedir. Nicola Abbagnon’un tanımlamasıyla “hümanizm insanın değerini kabul eden; onu her şeyin ölçütü olarak tanımlayan, insanın doğasını, yetilerinin ölçüsünü (sınırlarını) ya da ilgilerini konu edinen bir felsefedir” (763). Aydınlanma ve Modernite ile birlikte düşünsel zirvesine ulaşan hümanizm, insanları Tanrı’nın vesayetinden kurtararak, seküler değerlerin benimsenmesini, teknolojik egemenliği ve bilimsel akılcılığı teşvik eder. “Batı medeniyetinin seküler ve rasyonel doğrularını bariz bir şekilde yansıtan” (Davies 9) hümanizm, insan-dışı yaşam biçimlerinde olmadığını iddia ettiği temel bir insan özünde ısrar eder. Dolayısıyla, hümanizm ve ona eşlik eden kapitalist düzen Ben / Öteki, Erkek / Kadın, Doğal / Yapay, İnsan / İnsan Olmayan vb. ikili karşıtlar yaratır. Egemen aklın öznesine dayanan bu karşıtlıklar posthümanist söylemde eleştirilmektedir. Çeşitli anlam kalıplarına açık, “birden fazla ve birbiri içine geçmiş” (Ağın 1) anlamlara sahip bir kavram olan posthümanizm, hümanist söylemin iddialarını kabullenmeyi reddederek, hümanizmin hegemonyasına meydan okumayı ve onu dönüştürmeyi amaçlayan bir dizi eleştirel söylemler bütünüdür. Gülnur Güvenç’e göre “posthümanizm, hümanizmin neden olduğu bunalımları açıklayan, düzenleyen veya bunlarla başa çıkmaya yönelik fikirler içeren bir şemsiye terim olarak kabul edilir” (49). İkili karşıtlıkları aşma yönünde, insanı fiziksel ve ontolojik olarak değişime uğratan gelişmiş teknoloji kültürüne posthümanizm de özel bir önem atfetmektedir. Posthümanizmin doğayı ve ekolojiyi de kapsayan tekno-bilimsel felsefesi, artık saf olmayan ve teknolojiyle dönüştürülmüş özneler üzerinde durmaktadır. Andy Miah’ın da belirttiği gibi, “teknolojik değişim posthümanizmin çağdaş temsillerinin bir merkezi haline gelmiştir” (271). Bu atfedilen tekno-kültürde organik ve doğal olmayan “insan/makine, hayvan/organizma/insan, fiziksel/fiziksel-olmayan melez” dönüşümler gibi “posthuman’daki ‘post’ ön eki insanın sınırlarını aşan hem ‘sonra’ hem de ‘öte’ anlamını işaret eder” (Buran 126). Bu bağlamda posthümanizm insanın tarihsel bir eleştirisinden yola çıkarak hümanizm sonrası döneme önceliğini verir ve teknolojinin dönüştürücü etkisini de göz önünde bulundurur (Yeşilyurt 9). Anti-hümanist, feminist ve postmodern düşünürlerin fikirleri ekseninde gelişen posthümanizmin özünde yatan niyet, hümanizmin insanlığa dayattığı totaliter büyük anlatıları parçalayarak, onları çeşitlilik ve akışkanlık fikirleriyle değiştirmektir. Bu özellikleriyle posthümanizm klasik hümanist kavramların eleştirisini yapan, yüksek teknoloji kültürünün dönüştürücügücüne vurgu yapan postmodern bir düşünce olarak da kabul edilebilir.
- Price: 4.50 €
İnsan Olan ve İnsan Olmayan Arasında: Frankenstein’ın Posthümanizme Dair Düşündürdükleri
İnsan Olan ve İnsan Olmayan Arasında: Frankenstein’ın Posthümanizme Dair Düşündürdükleri
(Between the Human and the Non-Human: Frankenstein's Arising From Posthumanizm)
- Author(s):Evren Akaltun Akan
- Language:Turkish
- Subject(s):Film / Cinema / Cinematography, British Literature
- Page Range:145-161
- No. of Pages:17
- Keywords:Frankenstein; posthumanism; Mary Shelley; prometheus; cinema; sequence; theater; novel;
- Summary/Abstract:Mary Shelley’nin Frankenstein; Ya da Modern Prometheus (Frankenstein; or, Modern Prometheus 1818) romanının uyarlamaları; sinema, dizi, tiyatro ve türlü kurmaca biçimlerinde günümüze kadar defalarca karşımıza çıkmış ve her daim ilgi çekmiştir. 2011 yılında İngiliz yönetmen Danny Boyle’un Royal National Theatre için yönettiği ve 2020 de dâhil olmak üzere zaman zaman seyirciye gösterimi yapılan uyarlama ise belki de en ilgi çekici Frankensteinuyarlamasıdır. Çünkü Dr. Victor Frankenstein’ı canlandıran aktör Johnny Lee Miller ile Frankenstein’ın yaratığını canlandıran Benedict Cumberbatch, ilk gösterimden sonra rolleri değişirler; yaratık rolündeki Cumberbatch bu sefer doktoru canlandırır, doktoru canlandırmış olan Miller ise yaratık rolüne bürünür. Yönetmenin ve yapımcıların bu tercihi manidardır ve romanın ana fikrini verme konusunda yapılmış ustaca bir hamledir. Gerçekten de romanda insan olanla insan olmayanı ayıran çizgi o denli belirsizdir ki, romanın sonuna kadar insan olmanın ne demek olduğunu sorgularız. İnsanı insan yapan sınırların, ancak kendi öznelliğimizin dışına uzanıp “insan-dışı” ile buluştuğumuzda ya da bazen insan-dışını anlayabildiğimizde belirlenebileceğini hissederiz. Dolayısıyla, kısa fakat oldukça derin olan Frankenstein romanı yalnız insan olgusunu, sınırlarını sorgulamamıza olanak sağlamaz; insan sonrasını düşünmek konusunda da bize eşsiz bir düşünsel zemin sağlar. Mary Shelley
- Price: 4.50 €
Biyogenetik Posthüman Bilimkurgu: Yarının Gen-Tasarımlı Çocukları ve Gen-Kapitalist Sınıfları
Biyogenetik Posthüman Bilimkurgu: Yarının Gen-Tasarımlı Çocukları ve Gen-Kapitalist Sınıfları
(Biogenetic Posthumous Science Fiction: The Gen-designed Children of Tomorrow and the Gen-Capitalist Classes)
- Author(s):Sümeyra Buran
- Language:Turkish
- Subject(s):Studies of Literature, Social Philosophy
- Page Range:163-184
- No. of Pages:22
- Keywords:Biogenetics; posthuman science fiction; the gen-engineered children of tomorrow; gen-capitalist classes; biogenetic; posthumous; science fiction;
- Summary/Abstract:Doğal doğum yöntemi son zamanlarda sezaryen ameliyatı ve uygulama sürecinde olan diğer yeni üreme olanakları ile aşılmıştır, bu nedenle yakın gelecekte insan üremesinin hızla değişeceği öngörülmektedir. İnsan gebeliğinin incelenmesi ve insan üremesini kontrol etme arzusu, üreme biyoteknolojilerindeki birçok yeni gelişmenin ve transhümanizmin ana ekseninde yer almaktadır. Dünyanın ilk tüp bebeği olan Louise Joy Brown’un tüp bebek yöntemi (in vitro fertilizasyon, IVF) ile doğduğu 1978 yılından ve İnsan Genom Projesinin (Human Genome Project 1989-2003) tamamlanmasından bu yana genetik buluş yöntemleri; insanlarda suni tohumlama, yapay rahim, insan klonlama, sentetik organ üretimi, kök hücre teknolojileri ve gen tedavisi gibi yeni araştırmaların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.1 19. yüzyıldanberi genetik ve biyobilim, özellikle genetiğin 1900 yılında Gregor Mendel tarafından genç bir bilim olarak yeniden keşfedilmesiyle, edebi kurgularda daha çok kullanılmaya başlamıştır. DNA dizileme, biyogenetik mühendislik, moleküler biyoloji gibi 20. yüzyıla damga vuran bu yeni bilimler, bilimin nasıl tasvir edildiğini işleyen birçok edebiyat, film, kültür, medya çalışmaları ve çeşitli disiplinlerde çağdaş bir çalışma alanı olmuştur. Dolayısıyla “21. yüzyılın başlamasıyla birlikte genetik, sadece BK’da2 bir tema değil, edebi türün sınırlarını aşan ve kendisini ana akım kültürde belirginleştiren kültürel bir oluşum haline gel[miştir]” (Schmeink 9). Böylelikle 21. yüzyılın başından itibaren biyobilimsel gelişmelerin biyogenetik ile artan teması, bir kültür haline gelerek hayatın kültürel alanında, özellikle gelecek genetik teknolojilerini ütopik ya da distopik bir yaklaşımla konu edinen bilimkurgu edebiyatında sıklıkla görülmektedir. Bu makale, “21. yüzyılın ortalarında biyoteknolojinin insan-annelerinin yerini makine-annelerin aldığı bir posthüman dünyaya nasıl doğacağımız?” sorusu üzerine odaklanır.
- Price: 4.50 €
Phyllis Dorothy James’in İnsanların Çocukları Adlı Eserine Post-Hümanizm Çerçevesinde Feminist Bir Yaklaşım
Phyllis Dorothy James’in İnsanların Çocukları Adlı Eserine Post-Hümanizm Çerçevesinde Feminist Bir Yaklaşım
(Phyllis Dorothy James's Children of the People a Feminist Approach Within the Framework of Post-Humanism)
- Author(s):Şebnem Düzgün
- Language:Turkish
- Subject(s):British Literature
- Page Range:185-203
- No. of Pages:19
- Keywords:Phyllis Dorothy James; people's children; work; post-humanism; post-humanism; feminist;
- Summary/Abstract:Post-hümanizm, insanı ve doğayı ayrıştıran Batı hümanizminin ikicil dilini reddederek insan, hayvan ve teknoloji arasındaki geleneksel ayrımın kaldırılması gerektiğini savunur (Bolter 1556). Post-hümanizm, beşerî ve sosyal bilimler alanlarında 1990’ların ortalarında ele alınmaya başlar; ancak 1960’lı yıllarda da post-hümanizme paralel görüşler ortaya atılır (Wolfe xii).Levi-Strauss, Sonuna Yaklaşmakta Olan Bir Dünya (A World on the Wane 1961) adlı kitabında dünyanın varoluşunun insan türüne bağlı olmadığını ortaya koyarak insanı merkeze koyan klasik hümanist görüşe karşı çıkar: “Dünya insan türü olmadan var oldu ve insan türü olmadan yok olacak” (397). Benzer şekilde, Foucault Kelimeler ve Şeyler (The Order of Things 1966) başlıklı kitabında insanın hayvanlarla ve bitkilerle kıyaslandığında evrende görece daha yeni bir tarihte var olmaya başladığını ve insan türünün sonunun yakın zamanda gelebileceğini ileri sürerek insan-merkezli görüşe karşı çıkar: “Düşüncemizin arkeolojisinin kolayca gösterdiği gibi, insan yakın tarihli bir buluştur. Ve belki sonu yaklaşan bir tür” (422). Post-hümanizm bir terim olarak ise ilk defa Ihab Hassan tarafından “Sanatçı Olarak Prometheus: Post-hümanist Kültüre Doğru mu?” (“Prometheus as a Performer: Towards a Posthumanist Culture” 1977) başlıklı makalesinde kullanılmıştır (Bolter 1556). Hassan’a göre, post-hümanist kültür, “tüm zamanların ani bir dönüşümü” olarak görülse de bilim ve hayal gücü, teknoloji ve efsane arasındaki birleşme tarih öncesi çağlarda başlamıştır (835-836). Hassan, post-hümanizmi, “insanın gerçek anlamda sonu” olarak tanımlamaz, René Descartes, Desiderius Erasmus ve Thomas More tarafından çizilen geleneksel insan imajının geçerliliğini yitirdiğini savunur (845). İnsanoğlunun, “dış dünyayı bir nesne konumuna indirgeyerek” kendisini güçlü, otoriter bir “özne” konumuna getirdiğini; fakat modern dönem yapısalcı ve yapısalcı-sonrası kuramların insanların yarattığı “bu sarsılmaz Kartezyen benliğin veya bilincin” aslında “birden fazla benliğin bir araya geldiği ve ayrıldığı boş bir ‘alan’” olduğunu ortaya koyduğunu iddia eder (Hassan 845). Ayrıca, Hassan’a göre insan aklını merkeze koyan hümanist söylem, yapay zekanın insan aklından daha ileri düzeye gelme ihtimalinin tartışıldığı post-hümanist dönemde tartışmaya açılmıştır ve “en basit hesapmakinesinden en gelişmiş bilgisayara kadar tüm yapay zekâ türleri insan imgesinin ve insan kavramının değişmesini sağla[mıştır]” (846).
- Price: 4.50 €
Don DeLillo’nun Sıfır K ve Ian McEwan’ın Benim gibi Makineler Adlı Eserlerinde İnsanötesine Dair
Don DeLillo’nun Sıfır K ve Ian McEwan’ın Benim gibi Makineler Adlı Eserlerinde İnsanötesine Dair
(Don DeLillo's Zero K and Ian McEwan's like me
Machines in His Works About The Human Nature)
- Author(s):Muhsin Yanar
- Language:Turkish
- Subject(s):American Literature
- Page Range:207-220
- No. of Pages:14
- Keywords:Don DeLillo; zero Ian McEwan; machines like me; transhuman; human nature;
- Summary/Abstract:Don DeLillo’nun Sıfır K (Zero K 2016) eserinin ilk cümlesi “herkes dünyanın sonuna sahip olmak ister” (3) diye başlar. Bu cümlesiyle DeLillo, din-ötesi (post-religion) dönemde ölüm(ler)e karar vericilerin kimler ve neler olduğunu imler. Ona göre ölüm(ler)e karar vericiler, ekonomik sistemler, bu sistemleri yönetenler, teknolojiler, teknolojik sistemler ve bunları yönetenlerdir. Dünyanın sonuna sahip olma arzusu bu kişiler, teknolojiler ve sistemlere aittir. Dil bir araç olarak DeLillo’nun ifade ettiği “dünyanın sonu[nu]” (3) sona yaklaşıldığını ve bu süreci anlatabilir veya hikâyelendirebilir ancak yaklaşan yeni olası gerçeklerle veya gerçekliklerle bu hikâyelemesinden vazgeçebilir. Söz konusu olasılık ise teknolojik ve bilimsel gelişmelerle ilintilidir çünkü bilim ve teknoloji de yarını ve yarına dair olanı öngörür. Dolayısıyla insanötesi (posthümanizm) çalışmaların öngörüsü, bilim ve teknolojinin öngörüsüyle yakından ilişkilidir. Bu ilişki dâhilinde yarın tasavvuru ve bu tasavvur dâhilinde insanötesi varlık tasavvurları anlatılır. Bu çalışmada Don DeLillo’nun Sıfır K ve Ian McEwan’ın Benim Gibi Makineler(Machines Like Me 2019) eserinde yarın tasavvuru ve insanötesi varlık tasavvuru insanötesi kuram bağlamında incelenecektir.
- Price: 4.50 €
Posthümanizm Bağlamında Doğu-Batı Halk Hikâyelerindeki İnsan-Hayvan İlişkileri: Karşılaştırmalı Bir İnceleme
Posthümanizm Bağlamında Doğu-Batı Halk Hikâyelerindeki İnsan-Hayvan İlişkileri: Karşılaştırmalı Bir İnceleme
(East-West Folk in the Context of Posthumanism Human-Animal Relations in Their Stories: A Comparative Review)
- Author(s):Ülfet Doğan Arslan
- Language:Turkish
- Subject(s):Studies of Literature, Social Philosophy, Culture and social structure
- Page Range:221-240
- No. of Pages:20
- Keywords:Posthumanism; East West; folk tales; human-animal relationships; examination; east-west; posthumanism; review;
- Summary/Abstract:İnsan, yaşama tutunabilmek adına kendini tanımlama, içinde yaşadığı evreni anlama ve kendinin evrendeki yerini bulma çabası içerisinde olmuş, bunu yaparken de hep “ötekine” ihtiyaç duymuştur. Çevresini anlamaya çalışan insan, ötekini tanımladıkça öteki olmayan olarak kendi pozisyonunu sağlamlaştırmış ve kendini hem doğa hem de hayvandan koparak biricikliğini ilan etmeye girişmiştir. İnsanın doğadan ve hayvandan bu kopuşunun, Batı toplumlarında Doğu toplumlarına nazaran daha hızlı olduğu görülmektedir. Çünkü Batılı Aydınlanma, “hayvanların bitkilerden, insanların hayvanlardan, erkeklerin kadınlardan, özgür yurttaşların kölelerden daha iyi” (Aristoteles 26-35) gibi sınıflamalar barındıran Antik Yunan geleneğini merkezine almıştır. Buna ek olarak Batı’nın hızla kapitalistleşen yaşam biçimleri, Hristiyan geleneğin erilliğini imleyen bir Tanrı algısıyla birleştiğinde de Batılı bireyin rasyonalist, pragmatik, insanmerkezci oluşu kaçınılmaz hale gelmiştir. Zira Batılı bu düşünce siteminin yegâne amacı, türcülük gibi ideolojilerden de yararlanarak insanı yaşadığı doğadan ve yaşam alanını paylaştığı hayvandan ayırmak ve onlardan mümkün olduğunca çok fayda sağlayabilmektir. Fakat modern yaşamın kapitalist pratiklerinin kesintisiz idamesi sonucu ortaya çıkan doğal kaynakların giderek azalışı, çevre kirliliği, iklim değişikliği ve bazı türlerin yok oluşu gibi meseleler modern insanı kendi varlığının devamı konusunda kaygıya sürüklemiş, bu nedenle insanın doğa ve hayvan ile olan ilişkisinin yeniden sorgulanması ihtiyacı hâsıl olmuştur. Bu sorgulamalarla beraber insan yaşamının sürdürebilirliği için doğaya ihtiyaç duyulduğu ve insanın kendisinin de evrenin doğal döngüsü içerisinde bir özne değil aynı zamanda nesne de olabileceği gerçeği gündeme gelmiştir. Bu bağlamda insanötesiliği ele alan Posthümanizm, geçmişin antroposentrik ve hümanist varsayımlarının sınırlarını, türler hiyerarşisini ve insanlığın geleceğini bilimsel,teknolojik ve kültürel boyutlarıyla yeniden tartışmaya açarak bilim, teknoloji, kültür, felsefe ve tarih gibi birçok alanda yeni değerlendirmelere olanak sağlamıştır.
- Price: 4.50 €
Zamanın Bedensel Dönüşümü: Osmanlı Gelecek Anlatılarında Posthümanist ve Transhümanist İzler
Zamanın Bedensel Dönüşümü: Osmanlı Gelecek Anlatılarında Posthümanist ve Transhümanist İzler
(Physical Transformation of Time: Ottoman Future Posthumanist and Transhumanist Traces in Their Narratives)
- Author(s):Seda Uyanık
- Language:Turkish
- Subject(s):Social Philosophy, Social Theory, The Ottoman Empire
- Page Range:243-259
- No. of Pages:17
- Keywords:Bodily transformation of time; Ottoman; narrative; posthumanist; transhumanist tracks; physical; transformation; ottoman; posthumanist; transhumanist;
- Summary/Abstract:Modernitede tarihsel zaman anlayışı, döngüsel olmaktan çok doğrusal ve art zamanlı şekilde, düz bir çizgide ilerler. Bu çizginin sonu olan ölümü yaşamın uzantısı olarak gören anlayış, –hayatın sonluluğunu denetleyebilir olmasının insana verdiği güçle– yerini ölümü dışlayan, yaşam ile ölüm arasına keskin sınırlar çizen bir anlayışa bırakmıştır. Dolayısıyla insana ölümlülüğü hatırlatan bütün imgeler, insan eliyle toplumsal yaşam alanlarının dışına çıkarılmıştır. Bazı kutsal öğretilerde kendine yer bulan ölüm sonrası hayat ve cennet imgesi, toplum düzenini mükemmel dünya tasarımları içerisine sığdırmaya çalışan ve kendini Tanrısallaştıran insan tarafından dünyevileştirilmiştir. Jean Baudrillard’ın dediği gibi modern toplumlarda kapitalist düzen, ölüler ve yaşam arasındaki birliği parçalamakta böylelikle iktidarların var olabilmesi ve ileride tüm yaşamı sınırları içine alabilmesi için önce ölümü denetlemeye çalışmaktadır (Baudrillard xiii). Söz konusu eğilim de insanın parçası olduğu dünyevi iktidar uzamlarının yeniden üretilip güçlenmesine ve ölüme meydan okuyan insanı denetim altına almasına neden olmuştur. Bu dürtüyle hareket ederek doğasına, özüne yabancılaşan ve kendi kurduğu üretme-tüketme kültürünün öznesi hâline gelen insan, tüm kutsiyetlerinden sıyrılmış olur. Bahsedilen eğilimin teolojik bağlamdaki dönüşümü ise dikkate değerdir.
- Price: 4.50 €
Cengiz Aytmatov’un Romanlarında Post-hümanizm Görünümleri
Cengiz Aytmatov’un Romanlarında Post-hümanizm Görünümleri
(Post-humanism in the Novels of Genghis Aytmatov Appearances)
- Author(s):Dinçer Atay
- Language:Turkish
- Subject(s):Russian Literature
- Page Range:261-283
- No. of Pages:23
- Keywords:Cengiz Aitmatov; novel; post-humanism; post-humanism; Genghis Aitmatov; appearances;
- Summary/Abstract:İnsan, mekânsal konumlanışını sabitlediği dünyanın da içinde bulunduğu evreni anlamlandırma eylemi içindedir. Söz konusu anlamlandırma çabası, hâkimiyet arzusunu da beraberinde getirir. Tarih boyunca insan, kendiyle aynı olmayan her şeyi ötekileştirme ve nesne olarak görme eğiliminde olmuş, bu eğilimin ona vermiş olduğu iktidarı elde tutma hırsıyla beraber karşısına konumlandırdığı her şeyi şekillendirme ve yönetme çabasına girmiştir. İnsanı evrende tek ve en yüce değer olarak gören hümanist yaklaşımı arkasına alan insan, hâkimiyetin vermiş olduğu haz ile bir müddet sonra hüküm sürdüğü alana zamansal boyutu da dâhil ederek bir bakıma Tanrı’ya öykünür. Oysaki bu, insanın düştüğü en büyük yanılgılardandır. Çünkü insan, yalnızca Tanrısal özelliklerin bir kısmına sahiptir, bir Tanrı değildir. Bu durumun fark edilişi, insanın ontolojik trajedisini de somutlar. Bunlara karşılık insan, iktidarını korumak uğruna insanlığı yitirmememe ve hayvana benzememe çabasını merkezine oturtup Kantçı etiği1 kendine bir dayanak noktası olarak seçer ve insanı evrendeki yaşam zincirinin en üst noktasında gören logosentrik (aklı önceleyen) dinsel söylemlerle de bunu destekler. Fakat modern yaşamda kayboluşa ve belirsizliğe sürüklenen insan, kendi yarattığı yaşam çevrelerinde ilksel görünümlerini yitirir. Çünkü insan, sadece yaşam döngüsünde küçük bir parça olduğunun ayırdına varır. Başka bir deyişle hümanist insan, hayvanlığı ile yüzleşir. O, evrendeki farklı “varlık tabakaları” (Hartman 17) ve ne kadar ilerleyen teknolojiyi elinde tutsa da tabiat karşısındaki acizlik deneyimlerinin verdiği acı eşliğinde, daha da saldırganlaşır ve kendi varlığıyla birlikte bütün evreni tehdit eden bir konuma düşer.
- Price: 4.50 €
Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi Romanında Nesneler Arası İlişkiler: Posthümanizm ve Nesne Yönelimli Ontoloji Çerçevesinde Bir Çözümleme
Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi Romanında Nesneler Arası İlişkiler: Posthümanizm ve Nesne Yönelimli Ontoloji Çerçevesinde Bir Çözümleme
(Relations Between Objects in Orhan Pamuk's Novel The Museum of Innocence: An Analysis within the Framework of Posthumanism and Object-oriented Ontology)
- Author(s):Nurseli Gamze Korkmaz
- Language:Turkish
- Subject(s):Turkish Literature, Ontology
- Page Range:285-310
- No. of Pages:26
- Keywords:Orhan Pamuk; Museum of Innocence; novel; relationships between objects; posthumanism; object oriented ontology; novel; ontology; posthumanism;
- Summary/Abstract:Bu çalışmada yapılmak istenen, Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi (2008) adlı romanını ve aynı adlı müzeyi birlikte ele alarak, romanın kurgu dünyası ve müzenin bu kurguyu somutlaştıran mekânında yer alan nesneler arası ilişkileri posthümanizm ve Nesne Yönelimli Ontolojiden (Object-Oriented Ontology) hareketle değerlendirmek ve bu değerlendirmelerin açtığı alanda romanın yapısal bir çözümlemesini sunmaktır. Bu bağlamda çalışmada savunulacak temel düşünce, roman ve müzede canlı-cansız, insan-insan olmayan, soyutsomut nesnelerin olayların merkezinde yer alan roman kişileri kadar önemli roller üstlendikleri ve dolayısıyla geçen yüzyıldaki edebiyat kuramcılarının öne sürdüğü biçimde yardımcı ya da ikincil unsurlar olmadıklarıdır. Buna bağlı olarak, roman ve müzedeki nesnelerin kurgu evrenindeki aktif rollerinin, posthümanizm ve Nesne Yönelimli Ontolojinin insanı evrenin merkezinde konumlandıran Aydınlanma düşüncesi ve hümanizmi sorgulayan ve insan olmayanları ikincil konumlarından merkeze taşıyan yaklaşımlarıyla değerlendirildiklerinde çok daha belirgin biçimde açıklığa kavuşturulacağı düşünülmektedir.
- Price: 4.50 €
Spekülatif Kurguda Yükselen Geleceğin Posthüman Evreni: Alternatif Evrenlerin Ütopyalarındaki İnsan Ötesi Topluma Kendi Gerçekliğimizde Ulaşmayı Başarabilir miyiz?
Spekülatif Kurguda Yükselen Geleceğin Posthüman Evreni: Alternatif Evrenlerin Ütopyalarındaki İnsan Ötesi Topluma Kendi Gerçekliğimizde Ulaşmayı Başarabilir miyiz?
(The Posthumous Universe of the Future Rising in Speculative Fiction: Can We Achieve Transhuman Society in the Utopias of Alternative Universes in Our Own Reality?)
- Author(s):Şeyda Aydın
- Language:Turkish
- Subject(s):Studies of Literature, Social Philosophy
- Page Range:313-332
- No. of Pages:20
- Keywords:Speculative; in fiction; posthuman; Utopia; beyond human; posthumous; future; utopias; transhuman society;
- Summary/Abstract:Bu çalışmada post-hümanizm kavramını; ütopya ve distopya bilimkurgusu üzerinden yayınlanan üç romanlık bir seriden oluşan bilimkurgu/spekülatif kurgu eserlerimde –bir diğer deyişle Türkiye’nin ilk ve tek kuir-feminist bilimkurgu serisi diye anılan eserlerimde– bahsettiğim birbirine sıkı sıkıya bağlı üç kurguyu, –hiçbir şekilde şiddet yanlısı olmayan–kuir toplum ve kutsal kadın-tanrıça mitlerinin bunlara etkisini inceleyip geniş yelpazede açarak ele alacağım.
- Price: 4.50 €
Posthüman Aşkın Ezgisi: Phantomat ve Bedensizlik Özlemi
Posthüman Aşkın Ezgisi: Phantomat ve Bedensizlik Özlemi
(The melody of posthumous love: Phantomat and Bodylessness Longing)
- Author(s):Sadık Yemni
- Language:Turkish
- Subject(s):Philosophy, Studies of Literature, Culture and social structure
- Page Range:333-347
- No. of Pages:15
- Keywords:Posthuman; tune of love; phantomat; longing for disembodied; posthumous; melody; Phantomat; bodylessness;
- Summary/Abstract:Yazdığım eserlerde insanın ölümsüzlük arzusu, azgınlaşmış egoların yıkıcı ihtirasları, üstün insan saplantısı, siborglar, transhümanizm, tekillik ufku, posthüman süreç, distopik uyarı, ütopik teselli ve kâinat denen yazılımın hamisinin parmak izini sıkça ele aldım. Şanslı biriyim. Çok erken yaşta bizzat deneyimleyerek bu dünyanın görünenden ibaret olmadığını öğrendim. Çocukluk ve ilk gençliğimde ne bulursam deli gibi okurdum. Altmış küsur yıl önce robotları anlata anlata bitiremezdim. On dört yaşında evimde kimya laboratuvarı kurmaya başladım. Birkaç yıl sonra semtte, lisede kimya şakaları ve roketleriyle ünlendim. Bilim ve tekniğe merak, diğer âlemlere hassasiyetlik ve yazarlık birleşince, insanın yürüdüğü yol öyküleri yazanlar kervanına katıldım ve kendime has bir ritim tutturdum. Muska(1996) adlı romanımda çocukluğumda yaşadığım bu parafizik deneyimlerin başlıcalarına ayrıntılı olarak değindim. Hatırlayabildiğim en eski paranormal deneyim sırasında dört yaşındaydım. Bu, anneannemin gözlerinden kendimi görme vakasıdır.
- Price: 4.50 €
Dizin
Dizin
(Index)
- Author(s):Author Not Specified
- Language:Turkish
- Subject(s):Philosophy, Language and Literature Studies, Studies of Literature
- Page Range:348-352
- No. of Pages:5